-
1 gözden çıkarmak
to be prepared to sacrifice, to be willing to pay -
2 göz
göz1 Öhr n einer Nadel; Öse f; Fach n, Schubfach n, Schublade f; Kasten m; Waagschale f; Öffnung f; (Brücken)Bogen m, Durchfahrt f; dial Zimmer n-den göz açamamak keine Ruhe finden (vor D); sich von einer Krankheit nicht erholen können;göz açıp kapayıncaya kadar im Nu;göz alabildiğine so weit das Auge reicht;-e göz atmak einen Blick werfen (auf A);göz boyamak Augenwischerei betreiben;göz değmek behext werden;-e göz dikmek begehren (A), ein Auge haben (auf A);göz doktoru Augenarzt m, -ärztin f;göz doldurmak SPORT für eine Überraschung sorgen, überraschen;-e göz etmek jemandem zuzwinkern;-e göz gezdirmek überfliegen (A, z.B. einen Text);göz göre (göre) vor aller Augen;-e göz kırpmak jemandem zuzwinkern;-i göz önünde tutmak berücksichtigen (A); in Betracht ziehen;göz tanışıklığım var ich kenne ihn vom Sehen;göz yumulmaz nicht zu unterschätzend;-i gözden çıkarmak etwas (A) opfern, fam Geld losmachen;-i gözden düşürmek jemanden diskreditieren; jemandem den Nimbus nehmen; verhasst machen;-i gözden geçirmek durchblättern, überfliegen A; prüfen, untersuchen; Motor nachsehen; Theorie überprüfen;-i göze almak einer Gefahr (D) ins Auge sehen; riskieren, wagen (A);göze batmak fig ins Auge springen, (unangenehm) auffallen;göze çarpan auffallend;göze çarpmak auffallen, ins Auge springen;-in gözlerinden okumak jemandem etwas (A) an den Augen ablesen;gözlerini dört açmak genau aufpassen; die Augen aufmachen; fig die Augen aufreißen;gözü açık fam auf Draht, fix; wachsam;gözü açılmak verständig werden;gözü bağlı sorglos; unüberlegt, unbedacht;gözü dönmek zornig werden, rasend werden;-den gözü dönmüş rasend (vor D); verblendet;gözü gibi sakınmak wie seinen Augapfel hüten;onu (bir yerden) gözüm ısırıyor er kommt mir (irgendwie) bekannt vor;-de gözü kalmak begehrt werden; erpicht sein (auf A); neidisch sein (auf A);-de gözü olmak fig ein Auge haben (auf A);gözü pek beherzt;-e gözü takılmak unverwandt blicken (auf A); starren (auf A);gözü tok genügsam, anspruchslos;-i gözü tutmak jemandem gefallen, Interesse haben (für A);bu işi gözüm tutmuyor diese Arbeit liegt mir nicht;-in gözüne girmek jemandes Zuneigung erwerben;gözünü (a gözlerini) açmak aufpassen, Acht geben; aufwachen; fig (-in jemandem) die Augen öffnen; (-de in D) heimisch werden;gözünü doyurmak mit vollen Händen geben;(-e) gözünü kapamak oder yummak die Augen für immer schließen, sterben; fig die Augen (-e vor D) verschließen; so tun, als ob man etwas nicht sähe;gözünün içine baka baka unerschrocken (und kaltblütig);-in gözünün içine bakmak jemandem in die Augen sehen; um jemanden zittern; jemanden hätscheln; flehend jemanden anblicken, jemanden anflehen;dört gözle sehnsüchtig warten;gözüm! mein Liebling! -
3 part with
ayrılmak, elden çıkarmak* * *(to give away or be separated from: He doesn't like parting with money.) gözden çıkarmak -
4 sacrifice
kurban; özveri, fedakârlik, kurban etmek; feda etmek, ugrunda harcamak, gözden çikarmak; zararina satmak -
5 göz
göz s1) Auge nt\göz alabildiğine so weit das Auge reicht\göz almak blendenbir şeyi \göz ardı etmek etw ignorieren [o nicht beachten], etw außer Betracht lassen, etw unberücksichtigt lassenbiriyle \göz \göze Auge in Auge mit jdm\göz göre göre vor aller Augen\göz görmeyince gönül katlanır ( fig) was ich nicht weiß, macht mich nicht heiß\göz kırpmak mit den Augen zwinkernbir şeye \göz koymak es auf etw abgesehen habenbir kimseye/şeye \göz kulak olmak auf jdn/etw aufpassen, auf jdn/etw achtenbir şeyi \göz önüne almak ( fig) etw ins Auge fassen; ( dikkate almak) etw berücksichtigen, etw in Betracht ziehen\göz yummak ( fam) ein Auge zudrücken, dulden (-e)\gözden geçirmek durchsehenbirini \gözden gönülden çıkarmak ( fig) jdn abschreiben\gözden ırak olan gönülden de ırak olur ( prov) aus den Augen, aus dem Sinnbirini \gözden kaybetmek jdn aus den Augen verlieren\göze \göz, dişe diş Auge um Auge, Zahn um Zahn\göze almak wagen, riskieren\göze batmak ins Auge stechen\göze çarpmak ins Auge fallen, auffallen\gözleri iyi görmek/görmemek gute/schlechte Augen haben\gözlerim karardı mir wurde schwarz vor Augen\gözlerine inanamadı er traute seinen Augen nicht\gözlerini bir şeye/kimseye dikmek sein Augenmerk auf etw/jdn richtenbirini \gözü çok tutmak/hiç tutmamak viel/nichts von jdm haltenbir şeyi \gözü kapalı yapabilmek ( fig) etw im Schlaf können\gözü morarmış olmak ein blaues Auge habenbir şeyde \gözü olmak ( fig) etw im Auge haben\gözü sönmek das Augenlicht verlierenbir işi \gözü ye(me) mek sich etw (nicht) trauen\gözü yükseklerde olmak ( fig) hoch hinauswollen\gözümden kaçmadı es ist mir nicht entgangenbirini \gözünden kaçırmamak jdn nicht aus den Augen verlierenbir şey \gözüne kaçmış olmak etw im Auge haben\gözüne uyku girmemek ( fig) kein Auge zutun\gözünü açık tutmak die Augen offen haltenbirinin \gözünü açmak ( fig) jdm die Augen öffnen\gözünü dört açmak ( fig) gut aufpassen, wachsam sein\gözünü kırpmadan ( fig) ohne mit der Wimper zu zuckenbirinin \gözünü korkutmak ( fig) jdn einschüchternbir şeyi \gözünün önünden geçirmek ( fig) etw Revue passieren lassen, etw durchspielenbir şeyi \gözünün önüne getirmek ( fig) sich etw vor Augen führenbütün gece \gözüme uyku girmedi ( fig) ich habe die ganze Nacht kein Auge zugetançıplak \gözle mit bloßem Augeherkesin \gözü önünde vor aller Augenonu kendi \gözümle gördüm ich habe es mit eigenen Augen gesehen2) Blick m\göz atmak einen Blick werfen (-e auf)geçerken içeriye bir \göz attı beim Vorbeigehen warf er einen Blick hineinhaberlere bir \göz atmak einen Blick auf die Nachrichten werfenkem \göz der böse Blick3) (torpido \gözü) Fach nt -
6 abschreiben
ab|schreibenI vt2) wirtsch aşınma payı olarak ayırmak [o hesaptan düşmek], amorti etmek4) jdn \abschreiben ( fig) birini defterden silmek, birini gözden gönülden çıkarmak;das können wir \abschreiben! ( fam) bunu aklımızdan çıkarabiliriz!;sich die Finger \abschreiben ( fig) yazmaktan parmakları kopmak, yaza yaza bir hâl olmak
См. также в других словарях:
gözden çıkarmak — bir mal, para, değer yargısı vb. maddi veya manevi varlığın elden çıkarılmasını kabul etmek Bir yemek için iki, bir kahvaltı için de bir saati gözden çıkarmanız gerek. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözden gönülden çıkarmak — önem vermemek, ilgisini kesmek Şimdi, artık gözünden ve gönlünden çıkardığı bu adamın her şeyi onun için müsavi idi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
söküp atmak — gözden çıkarmak, kıymak, feda etmek ... bütün nimet ve imtiyazları söküp atacak. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
satmak — i, ar 1) Bir değer karşılığında bir malı alıcıya vermek Geniş arazisini parselleyip sattı. T. Buğra 2) nsz, mec. Kendinde olmayan bir şeyi var gibi göstermek, taslamak Onun yerinde kim olsa bu kadar azamet satardı. P. Safa 3) mec. Bir kimse,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayakaltına almak (veya alınmak) — hakir görmek (görülmek), gözden çıkarmak (çıkarılmak) Bunlar kolay kolay ayakaltına alınamaz, değil mi? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
feda etmek — kıymak, gözden çıkarmak Her şeyi feda ederek onun peşine takılmış. H. C. Yalçın … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
araştırmak — i 1) Birini veya bir şeyi bulmak için bir yeri gözden geçirmek Odayı iyice araştırdım ama aradığımı bulamadım. 2) Bir gerçeği ortaya çıkarmak için aramalarda bulunmak, sormak, soruşturmak 3) Bilimde ve sanatta yöntemli çalışmalar yapmak Türk… … Çağatay Osmanlı Sözlük